Okulların kapanmasıyla birlikte tatil planları yapmaya başladık. Kimimiz istikametini denize çevirdi hazırlıklara başladı, kimimiz alternatif tatil arayışına girdi. Çünkü bugün artık değişik tatil şekilleri de ortaya çıktı. Denize gidenin de, alternatifini tercih edenin de tek hedefi: Dinlenmek. Tatile ilk kez çıkacaktı. Komşu ve iş arkadaşlarından duyduğu tatil hikayelerinin etkisiyle denize gitmeyi çoktandır kafasına koymuştu. Sıcakların artmasıyla birlikte hazırlıklarını tamamladı, sahile doğru yola çıktı. Yollar, yazın sıcağından denize koşan insanlarla doluydu. Şehirler boşalmış, sanki herkes denize akın ediyordu.
Otelde güçlükle yer bulabildi. Her yer yerli ve yabancı turistlerle dolmuştu. O da tabii ki denizde ve kumsalda kendine yer bulabilecek, yorucu günlerin acısını çıkaracak, stres atacaktı. Kıyafetlerini giydi; yüzmek için denize doğru yürürken kalabalık biraz canını sıkar gibi oldu. Deniz ve kumsal mahşer yeri gibiydi. Şehrin tantanalı havasından kaçmak için buraya gelmemiş miydi? Yazın yakıcı sıcağı denizden esen rüzgârla biraz olsun hafifliyordu. Koskoca denizde yüzebileceği birkaç metrekarelik alan buldu, itiş kakış arasında kumsalda güneşlendi. Akşam oldu. O da ne? Sağdan soldan gümbür gümbür sesler geliyordu. Istanbul’un gece alemi buraya mı gelmişti? Dinlenmeyi düşlemişti; ama bu kalabalık ve gürültü arasında nasıl dinlenecekti.
Diğer arkadaşı ise önceki yılların aksine bu sefer tatilini denizde değil, tabiatla içiçe bir mekanda geçirmeye karar verdi. Hem değişiklik arıyor, hem de acaba daha iyi dinlenebilir miyim diye düşünüyordu. Tatilini geçireceği yere arabayla gitmesi mümkün değildi. Araçla bir yere kadar gelebildi, daha sonra merkebin sırtında saatlerce yol alarak bir kaç hafta kalacağı eve ulaştı. Evin hemen yakınında modern hayat tarzının girmediği bir köy vardı.
TABIATIN AKIŞINDA TATIL
Tatilini geçirirken köylülerle birebir ilişkiye girebilecekti. Gözünün alabildiği her yer yeşillikti. Kuşlar cıvıl cıvıl uçuyor, daldan dala kaçan sincaplar oynaşıyordu. Sessizliği, rüzgârdan salınan yapraklar ve adeta tabiatın türküsünü söyleyen böcekler bozuyordu. Güneşin batmasıyla sanki doğanın dinlenmeye çekildiğini hissetti ve buna o da uydu. Sabah köyün horozları kaldırdı. Güneşin seyrine doyum olmayan doğuşuna tanıklık etti. Koyunlardan sağdığı taze süt ve tavuğun kümesinden aldığı sıcacık yumurtayla kahvaltasını yaptı. Köylülerle dostluklar kurdu, nasıl misafirperver olduklarını bizzat yaşayarak gördü.
Dün tatil deyince akla deniz gelirdi; bugün ise alternatif tatil şekilleri geliyor. Stresten muzdarip günümüz insanı Kuş Cenneti’nde binlerce kuşu gözleyerek ya da Kelebek Vadisi‘nde milyonlarca kelebeği izleyerek veya ülkemizin dört bir yanında bulunan yaylalarda bir dağ veya orman evinde köylülerle birlikte tatilini geçirebilir artık.
Çevre Bakanı Rıza Akçalı da tatil için denizden çok, alternatif yerleri öneriyor. Tatil şeklinin son zamanlarda değişiklikler göstermeye başladığına dikkat çeken Akçalı, dünyanın da tabiatla iç içe geçirilen tatile rağbet ettiğini söylüyor ve Türk insanını doğada tatile çağırıyor: Tatil yapmak bir yerde vakit geçirmek değil, sınırlı zaman içersinde o bölgenin kültürü ve tarihi ile ilgili birtakım bilgiler edinmektir. Türkiye’de tatil alışkanlığı son yıllarda artmaya başladı. Uzun tatillerde büyük şehirlerden sahillere akın oluyor. Ama şehirdeki yoğunluk sahillere taşınıyor. Ne derece dinleniliyor bilemiyorum. Bu, halkımızın bir tercihi. Alternatif yerler çıkar, biraz daha homojen yapıda yayılma imkanı bulunursa hem tatil yapanlar rahat edecek, hem de bu sektörden para kazananların sayısı artacaktır. Doğal hayat içinde binalarda kalıyorsunuz. Bunu arzu eden çok değişik kategoride insanlar var. Bu tip yerlerin sayısı çok fazla değil. Önümüzdeki yıllarda bunların sayısı artacak.
ÜLKEMIZIN IMKANLARI GENIŞ
Bir de eko turizm denen tatil çeşidi var. Çevreye duyarlı insanlar birtakım kuşları, bitkileri bulundukları tabii ortamlarda görmek, oralarla ilgili bilgilerini artırmak ve meraklarını gidermek istiyorlar. Akçalı buna örnek olarak Kuş Cenneti’ni gösteriyor ve şöyle konuşuyor: “Bu gibi yerlerde günlerce kalıp kuşları gözetleyenler ve bunu tatil çerçevesinde yapanların sayısı küçümsenmeyecek kadar artmaya başladı. Türkiye’de bu tip çabalar var; ama çok gelişmiş değil. Yavaş yavaş buna geçilmeli. Bu tip yerler Türkiye’de çok fazla. Özellikle Karadeniz Bölgesi‘nde Türkiye’ye has bitkilerin, hayvanların bulunduğu yerler var.”
Türkiye’nin dört bir yanı denize alternatif olabilecek yerlerle dolu. Akçalı, bunları sayarken özellikle insanların güçlükle girebildiği Kelebekler Vadisi’nin üzerinde duruyor: “Burada milyonlarca cins kelebeği insanların girmesi mümkün olmayan bu bakir yerde görebilirsiniz. Bu gibi yerlerin bakir tutulmasında da fayda var. Bu işe meraklı olanların zorlukları göze alarak buralarda yürüyüş yapması mümkün. Kamuoyu bilmese de ilgilileri biliyor. Türkiye dışından gelenler bazı yerleri bizden daha iyi biliyorlar. Güneydoğu’da özellikle Van bölgesi harika tabii güzelliklerle dolu. Terör olayları öncesinde Van’ın turist kapasitesi çok fazlaydı. Şimdi tekrar canlanma sürecinde.“
Alternatif turizm konusunda Çevre Bakanlığı da birtakım çalışmalar yapıyor. Akçalı bunları şöyle sıralıyor: “Bunu çevre korumacılığı esprisi içinde ortaya atıyoruz. Çevre ile beraber düşünülmesi gereken tatil çeşitlerini ilgilerin bilgisine sunuyoruz. Sürdürülebilen turizm, yani bölgenin elden çıkmasına mani olacak dengeli bir kullanım yine çevre mantığı ile mümkün. Yoksa o güzelim yerlere bir anda bütün binaları doldurursunuz, 3—5 yıl sonra kimse gelmez. Böyle bir yanlışlığın da önüne geçmek zorundayız. Türkiye bu konuda iyi adım atmıştır. Özel çevre koruma alanlarımızda, doğal güzelliklerimizi, ormanlarımızı, yeşilimizi, suyumuzu büyük bir yapılaşma baskısından kurtararak daha sakin ortamlarda insanların imkanlarına sunmayı amaçlıyoruz. O bölgelerin planlamasını biz yapıyoruz, belediyeler uyguluyor. Çok hızla elden çıkma riski altındaki yerleri korumayı hedefliyoruz. Mesela Gölbaşı’nı özel koruma alanı içersine almasaydık bugün belki 500 bin nüfuslu yer olacaktı. Bizim planlarımıza göre 120 bin nüfus olmalı.”
TATIL YAPARKEN TABIAT ÖLDÜRÜLMESIN
Kaçınılması gereken hususlardan biri de tatil yaparken çevrenin tahrip edilmemesi. Özellikle orman sahalarında yakılan küçük bir ateş büyük tahribatla sonuçlanan yangınlara sebep olabiliyor. Çevre Bakanı Rıza Akçalı, çevreye en dost tatil biçimini şöyle anlatıyor: “Çevreye olumsuz birtakım tesirler verecek hareketlerden kaçınmak lazım. Çok fazla atık üreten tatil tarzı doğru değildir. Tatil, ormanlar içerisinde yapılır ise, ormanları tahrip edecek, yakacak tatil biçimi çevreye dost tatil biçimi değildir. Tatil nerede yapılırsa yapılsın çevre bilinci içinde olunmalı. Tabii çevrecilik insanların davranışlarına akseden bir yaşam biçimi. Nereye giderseniz gidin bu olumsuzlukları yaparsanız çevreye zarar verirsiniz. Çevre konusunda birtakım incelemeler yapmak, tabiat sevgisini artırmak doğadaki eşsiz varlıkları görerek onlara hayran olmak ve bizler için ne büyük nimet olduğunu anlamak beraberinde çevre bilincini getirir.“
Şehirlerin bunaltıcı ortamından bir süre kurtulmak ancak tabiatla içiçe geçirilecek tatille mümkün olabilir. Şehirlerin tantanasını sahillere taşımanın dinlenmeden çok sıkıntı getireceğine şüphe yok. Oysa bugün ülkemizde tatili yorgunluk olmaktan çıkaracak yerler de var.
Yazıyı okudum ve paylaşmaya karar verdim.
Mustafa Ünal‘a Yazısı İçin Teşekkür Ederiz.